Kıyamet; insanlığın en büyük korkusu…
İnsanlık belki de var olduğundan beri dünyanın bir gün yok olacağı o dehşet gününün gelmesini bekliyor. Bu büyük yok oluş gününe dair anlatılanlarınsa sınırını çizmek pek kolay değil. Özellikle din kaynaklı bir olgu olarak karşımıza çıkan kıyamet, son yüzyılda pek çok kitaba ve filme konu oldu. Ama gerek yerli sinemada gerekse edebiyatta bunu pek görme fırsatına erişemedik.
Türk İşi Kıyamet
Bu yazıda son yıllarda yayımlanan yerli kıyamet kitaplarından birkaçı üzerine değerlendirmelerde bulunacağım…
Kıyamete kendi penceremizden baktığımızda, dini kaynakların epey ilham verici olduğunu görebiliriz. Üstelik sadece İslâm değil, diğer dinler de bir kıyamet kitabı yazmak için yeterince veri sunuyor. Ama tüm bunları sağlam bir kurguda birleştirebilen ve okura soluksuz okuma imkânı sunan kitaplarımız var mı acaba?
Değerlendireceğim kitapların dışında da mutlaka kıyamet konusunu ele alan yerli eserler vardır. Hepsini okuma fırsatım olmadı ve sanırım olmayacak da. Okuduklarım çerçevesinden, yerli fantastik edebiyatta kıyamet meselesi ne durumda, buna bakacağım…
1) Zifir – Orkun UÇAR/A. Burak TURAN
Kıyamete dair, dinin, mitolojinin ve diğer birçok unsurun, fantastik bir atmosferde harmanlanarak sunulduğu en iyi kitaplardan biri Zifir. Cinler, melekler, cehennemde yaşanan savaşlarla hız kazanan ve İstanbul’a kadar uzanan soluksuz bir kıyamet hikâyesi sunmuş yazarlar. Aksiyon, baştan sona kadar yüksek düzeyde. Orkun Uçar ve Burak Turan’ın fantastik edebiyata hakimiyeti, ortaya çıkan işin kalitesini artırmış. Zifir, geniş çaplı bir kıyamet öncesi hikâyesi anlatıyor okura. Cinler Bir’un Şatan isimli bir varlığı uyandırıp dünyaya hâkim olmaya çalışırken, Diyanet tarafından finanse edilen gizli bir birimde görev alan Kenan bunu engellemek için harekete geçiyor. Bu noktada yarı insan yarı cin olan Azazil’in yardımına başvuruyor. Dünyanın birçok yerinden kısa öykülerle, büyük savaşa doğru ilerliyoruz kitap boyunca. Hayal gücü yüksek iki yazarın kaleminden çıkan, yerli fantastik edebiyatta hep yer almasını istediğimiz kitaplardan Zifir…
2) Metruk – A. Burak TURAN
Kıyameti getireceğine inanılan Metruk isimli kötücül bir yaratığı temel alan kitap, şiirsel bir anlatıma ve okuru sürükleyen bir atmosfere sahip. Merak dozu tatmin edici düzeyde. Metruk varlığını gittikçe belli ederken, aynı zamanda ana karakterlerin İznik’e kadar uzanan tarih ve gizem yüklü yolculuklarına eşlik ediyoruz. Kitabın sunumu gayet iyi. Zaman zaman şiirselliğe kayan anlatım, biraz aksiyon dozunu düşürse de çoğu kişi açısından sıkıntı oluşturacağını düşünmüyorum. Ahmet Burak Turan, kitabın sonunda ise okuru şaşırtmayı ve kıyamete farklı bir açıdan yaklaşmayı başarmış.
3) Kıyamet Sirki – Evren İMRE
Ölümsüz Öykü Kulübü’nün yayınevi olan Ölümsüz Öyküler tarafından yayımlanan Kıyamet Sirki son derece özgün ve başarılı bir kıyamet öyküsü sunuyor. Yazar, ortaya okumaktan oldukça keyif alacağınız bir kara mizah örneği çıkarmış. 169 sayfalık bu kitap, kısa olmasına rağmen doyurucu. Yazarın zengin dili ve hayal gücü her sayfada okuru o karanlık ama aynı zamanda eğlenceli atmosferin derinlerine sürükleyiveriyor. Ölümsüz Öyküler Yayınevi’nin kapanmasından sonra tekrar yayınlanmayan bu kitap hakkında çok bir şey söylemeye gerek yok. Sadece konusunu değinmek bile yeterli olacaktır. İşte size Kıyamet Sirki: Kıyamet’in kopmasına yakın bir zamanda İsa Dünya’ya gönderilir ama görevini yerine getirmek yerine, yeniden çarmıha gerilme korkusuyla kimliğini gizler ve bir televizyonda illüzyonist olarak çalışmaya başlar.. Cennetten İsa’yı bulmak için bir melek gönderilir. Ayrıca bir muhabir, rüyasında İsa’nın yeryüzüne gönderildiğini görür ve onun peşine düşer. Bir ölü soyucu da, yeteneklerini yitiren cinini eski gücüne kavuşturması için İsa’nın peşindedir. İsa’nın peşindeki bu arayış oldukça sürükleyici ve merak düzeyi yüksek bir öykü sunar bizlere. Yeniden raflarda yerini alması gereken bir kitap Kıyamet Sirki…
4) Kıyamet Vakti – Can GÜZEL
Güzel bir kapak tasarımıyla okura sunulan kitap, başlarda merak uyandırıcı bir hikâye vaat ediyor. Geleceğin yok oluşa doğru sürüklenen dünyasının öyküsü, gezegenimizin ve insanların başına gelenler iyi kurgulanmış. Ancak ana hikâye ne aynı şekilde iyi kurgulanmış ne de anlatılabilmiş. Çoğu yerde karakterleri karikatürize eden bir anlatım tarzı hâkim kitaba. Okurken ilginizi kaybetmenize neden olan bu durum, istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Yazım ve imla hataları bolca mevcut. Diğer birçok yerli fantastik eserin sorunu olan düzelti eksikliği, maalesef burada da karşımıza çıkıyor. Kıyamet Vakti, günümüzden epey uzak bir zamana götürüyor bizleri. İnsanların artık dünyaya sığamayacak kadar çoğaldığı, tabir-i caizse adım atılacak yerin kalmadığı bu ortamda kıyamet, dini metinlere has özelliklerle kendini gösteriyor. Mehdi, Mesih gibi kıyamet zamanı geleceğine inanılan varlıkları, ne yazık ki vasat karakterler olarak görüyoruz. Yazar, anlatım ve kurgudaki eksiklerini giderebilirse iyi işler çıkarabilir. Yazdığı eserleri iyi bir düzeltiden geçirmeyi de unutmamalı tabii…
5) Dijital Kıyamet – Adem EYÜPOĞLU
Roman gayet iyi başlıyor. Zaten bilgisayar sistemlerinin, bir yazılım hatası yüzünden bir gün çökmesi ve bunun da bir çeşit kıyamete neden olacağı fikri dikkat çekici. Daha önceden de tartışılmış bir konu. Yazar bu konuyu temel alarak, önce okuru yıllar öncesine götürüyor. İlk yazılımın icat edildiği anı izliyoruz yazarla beraber. Ama sonrasında hikâye nereye varıyor anlamak güç. Anlatılanlar gittikçe belirsizleşiyor ve öykü rayından çıkıyor. Kitabın başını ve sonlarını farklı kişiler yazmış gibi hissediyorsunuz…
6) Zafer AVŞAR – Kıyamet : Şeytanın Ordusu
Dikkat çekici bir kapakla, okuru ilgi çekici bir kıyamet savaşının içine sürükleyeceği mesajı veren kitap, ne yazık ki, içerik olarak son derece vasat. Kitap herhangi bir editöryal değerlendirmeden, hatta en ufak bir düzeltiden bile geçmemiş gibi görünüyor. Sunumdaki bu durum kitabın anlatımı ve olay örgüsüne de yansımış. Hikâye olağanüstü bir hızda anlatılıyor ve okura o karanlık atmosferi hissetme imkânı sunmuyor. Karakterler ve mekânlar yüzeysel ve gerçeklikten uzaklar. Buna rağmen yazarın büyük dinler üzerine araştırmalar yapıp, elde ettiği bilgileri harmanlanmaya gayret ettiğini görmek mümkün. Bu altyapı daha sağlam bir kurgu, temiz bir anlatım ve sunuşla bir araya gelebilseydi, daha iyi şeyler söylenebilirdi kitap için. (Not: Kitabın sonradan Destek Yayınları’ndan çıkan basımını henüz okumadım. Bu yorum resimdeki ilk baskı için geçerlidir. 26.04.2016)
Bir yanıt yazın